Tarihler 25 Temmuz 1978 yılını gösterdiğinde, Birleşik Kırallık’ın Oldham
yerleşkesinde bulunan Royal Oldham Hastanesinde bir mucize gerçekleşti. Tarihte ilk
tüp bebek dünyaya gözlerini açmıştı. Şu an evli ve iki çocuk annesi olan Louise Brown’ın doğumu ‘20. yüzyılın en dikkat çekici tıbbi buluşları’ olarak tıp literatürüne geçmişti (1-5).
Bu başarının arkasında bulunan ekip üyelerinden jinekolog Patrick Steptoe 1988
yılında hayatını kaybetmiş, hemşire ve embriyolog Jean Marian Purdy ise 1985 yılında
henüz 39 gibi genç bir yaşta iken hayata gözlerini yummuştu. Son olarak 2013 yılında
aramızdan ayrılan fizyolog Sir Robert Geoffrey Edwards tüm ekip adına 2010 yılında
Tıp alanında Nobel ödülü aldı (6).
Ekibin başarısı sonrasında, çeşitli sebeplerle çocuk sahibi olamayan çiftlerin
umutları yeşermiş, anne-baba olma arzusuyla bir çıkış kapısı ümit eden insanların
yollarını kapatan biyolojik bariyerler yıkılmıştı.
Louise Joy Brown’ın doğumundan 10 yıl sonra Türkiye’nin ilk tüp bebeği Ece
Çokar 18 Nisan 1989’da dünyaya gözlerini açtı. Türk Tıp tarihi açısından dönüm noktası
olan bu başarının arkasında ise Ege Üniversitesi Tüp Bebek merkezinin de kurucusu
olan Prof.Dr. Erol Tavmergen ve ekibi vardı. O dönem dünyada başarı oranlarının %15
civarı olduğu düşünüldüğünde, ne kadar büyük bir işin altından kalkıldığı oldukça
çarpıcıdır (7).
Tarihe bakıldığı zaman dünyada erkek ve kadın genital sistemi ile alakalı ilk
çalışmaların Hipokrat dönemine kadar uzandığı görülmektedir. Antik Yunan tıbbi el
yazmalarında jinekolojik tedaviler üzerine çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Özellikle
Hipokrat’ın (MÖ 460-370) gebelik ve doğum üzerine yaptığı çalışmalar dikkat çekicidir.
Hipokratı takiben Aristo, Galen, Oribasius gibi bilim insanlarının da gebelik evreleri
üzerine çalışmalar yaptıkları görülmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan çokça
çalışmanın ardından 1890 yılında İngiliz zoolog ve embriyolog Walter Heape ilk başarılı embriyo transferini gerçekleştirmiştir. Tavşanlar üzerinde yaptığı deneylerde Heape, tavşan embriyolarını bir anneden diğerine aktarmış, sonuçta tavşanlardan biri hamile kalmış ve bir yavru dünyaya getirmiştir. Bu başarısıyla Heape, üreme biyolojisinin bir önücüsü olarak, tüp bebek tedavilerine giden yola büyük bir ışık tutumuştur (8,9,10,11).
Louise Brown’ın doğumundan sonra tüp bebek alanında gelişmeler büyük bir
ivme kazanmıştır:
– 1983 yılında Trounson ve ark. Tarafından dondurulmuş embriyonun çözülmesiyle
ilk doğum gerçekleşmiştir (12). Bu yöntem günümüzde dondurulmuş embriyo
transferi (DET) olarak kullanılmakta ve embriyoların istenildiği zaman transferine
olanak sağlamaktadır.
– 1984 yılında Gamet Intrafallopian Transfer (GIFT) sonrası ilk doğum
gerçekleşmiştir (13).
– 1986 yılında Devroey ve ekibi ilk Zigot İntrafallopian Transfer (ZIFT) metodunu
uygulamış ve başarı elde etmişlerdir (14).
– 1986 yılında ilk kez oosit dondurma sonrası gebelik elde edilmiştir (15).
– 1988 yılında ilk kez Subzonal Inseminasyon (SUZI) ile gebelik gerçekleşmiştir
(16).
– 1990 yılında Handyside ve ark. Ilk Prenatal Genetik Tanı (PGT) uygulamasını
gerçekleştirmiştir (17).
– Palermo ve ark.’ın 1992 yılında yaptıkları İntrastoplazmik Sperm Enjeksiyonu
(ICSI) uygulaması ile in vitro ortamda yumurtanın içine spermin enjekte
edilmesini sağlayarak günümüzde en çok kullanılan tekniği ortaya koymuşlardır
(18).
Tüm bu çalışmaların ışığında günümüzde de yeni tedavi teknikleri geliştirilmeye
devam edilmektedir. Bu tedavi yöntemlerine bakıldığında; Mitoscore (Embriyo Enerjisi),
Yeni Nesil Dizileme-Next Generation Sequencing (NGS), Endometrial Receptivity Assay
(ERA) testi, Embriyoscope ile embriyo takibi, Intracytoplasmic Magnified Sperm
Injection (IMSI) ile spermin 6600 kat büyütülerek incelenmesi, ya da açıklanamayan
erkek infertilitesinin tanımlanmasında kullanılan Metabolomics yaklaşımı gibi yeni
teknikler tüp bebek tedavilerinde, tedavi süreçlerinde ortaya çıkan problemleri ortadan
kaldırmakta ve daha sağlıklı bebeklerin dünyaya gelmesine olanak tanımaktadır (19-24).
Tüm bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra, büyük bir hızla gelişen yardımcı üreme
teknikleri tüm dünyada bir takım etik tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Sonuçta
yöntemlerin kötüye kullanılabilme olasılığı vardır ve bu sebeple bir çok kavram tüp
bebek tedavileri çerçevesinde belki de yeniden tanımlanmalıdır. Bakıldığı zaman Gamet
ya da embriyo bağışı, PGT ile cinsiyet tayini, taşıyıcı annelik, klonlama ve kök hücre
çalışmaları, Mitokondri Değiştirme Terapisi (MDT), çoğul gebelikler ve gebelik azaltma
gibi teknikler sebebiyle bilim çevreleri yoğun tartışmaların içine girmektedir (25,26).
Sonuç olarak görüldüğü üzere, yüzyıllarca bilim insanlarının bilgi birikimlerini üst
üste koyarak yaptıkları çalışmalar, deneyler ve olgular günümüzde modern tüp bebek
tedavilerinin temelini oluşturmuştur. İlk tüp bebeğin doğumuyla o güne dek yapılan tüm
deneylerin sonucu olarak kümülatif bir başarı elde edilmiş, o günden sonra tüm dünya
da teknikler uygulanarak bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin bu umutları
gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak tedavilerde halen %100 başarı bulunmamaktadır.
Tedaviye giden çiftlerde bazen her şey yolunda gitmesine ragmen abortus
görülebilmekte, ya da hiç implantasyon gerçekleşmemektedir. Bilim insanları
günümüzde doğrudan sperm, yumurta ve embriyoyu hem morfolojik yönden hem de
genetik olarak inceleyerek en iyi ve en sağlıklı gebeliği ve doğumu elde etmeye
çalışmaktadır. Bu sebeple yukarıda saydığım tedavi yöntemleri, testler ve inceleme
metodları geliştirilye devam etmektedir. Tüm bu gelişmelerin ve yöntemlerin
beraberinde getirdiği ahlaki tartışmalar ise çözülmeyi bekleyen bir sorun yumağı
oluşturmaktadır.
Dr. Öğretim Üyesi Selim Demirtaş
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Tibbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü
Kaynaklar
BİRLİK VE ODALARDAN
4 gün önceARAŞTIRMA
13 gün önceARAŞTIRMA
13 gün önceGÜNDEM
13 gün önceGÜNDEM
17 gün önceGÜNDEM
19 gün önceGÜNDEM
21 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.