07 Mart 2025 Cuma
2 yaşındaki çocuk bir öpücük yüzünden gözünü kaybetti
Migren Hastalığında Optisyenlerin Rolü
Göz Sağlığınızı Tehlikeye Atmayın! Sahte Güneş Gözlükleri Katarakta Yol Açıyor
Gözlükçüler ve Optisyenler: Sağlıkta Önemli Bir Rol
Gözlerde Bahar Alerjisi ve Güneş Gözlüğü Kullanımı
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Ülkemizde kadına yönelik şiddet, maalesef yıllardır süregelen ve her geçen gün daha da derinleşen bir problem haline gelmiştir. Kadınların yalnızca fiziksel şiddet değil, aynı zamanda psikolojik ve duygusal açıdan da şiddete maruz kalması, bu sorunun toplumsal bir yara olduğunu gözler önüne sermektedir. Kadına yönelik şiddet, bir insanlık suçudur ve bu suçun failleri, toplumu derinden sarsmakta, kadınlarımızı ise korku, umutsuzluk ve çaresizlik içinde bırakmaktadır. Kadınlarımızın eşit haklarla, güvenli yaşam alanlarında ve saygı çerçevesi içerisinde yaşamaları en temel insan haklarından mahrum bırakılması asla kabul edilemez. Ancak, her geçen gün artan şiddet olayları, bir sorunun ne kadar köklü olduğunu gözler önüne sermektedir. Kadın cinayetleri, fiziksel şiddet, cinsel saldırı, psikolojik baskılar… Bunlar, yalnızca fiziksel ya da anlık travmalar yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kadınların ruhsal sağlıklarını da kalıcı şekilde etkileyecektir.
Devletin ve toplumun kadına yönelik şiddete karşı etkili bir şekilde mücadele etmemesi, bu sorunun daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Kadın cinayetlerinin artışı, boşanma ve ayrılık gibi evlilik içi şiddet sebeplerinin göz ardı edilmesi, yetersiz yasal düzenlemeler ve hukukun işletilmemesi bu sürecin bir parçasıdır. Ancak bu, yalnızca bir hükümet sorunu değil, aynı zamanda bir kültürel yapı bozukluğu sorundur. Toplumun büyük bir kısmı, kadına yönelik şiddet konusunda hala “aile içi mesele” gibi hatalı bir anlayışla hareket etmekte, şiddet gören kadınları toplumdan dışlamaktadır. Kadınlar, bu anlayış nedeniyle sessiz kalmaya zorlanmakta, yardım almakta güçlük çekmektedir. Kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı değildir. Psikolojik, ekonomik ve dijital şiddet de giderek daha fazla yayılmaktadır. Kadınlar, kariyerlerini devam ettirememekte, eğitim almakta zorluk çekmekte ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamaktadır. Bu durum, hem kadınların yaşam kalitesini düşürmekte hem de toplumun ilerlemesini engellemektedir. Şiddetin her türlüsüne karşı olan tavır, toplumun her bireyinden beklenen sorumluluk olmalıdır.
Bir kadın, şiddet gördüğü zaman yalnızca cezalandırılması gereken bir kurban değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın sesidir. Kadınları korumak ve onları özgür kılmak, sadece yasal önlemlerle değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümle mümkündür. Kadına şiddet, toplumsal bir hastalıktır ve bu hastalık ancak eğitim, farkındalık ve empati ile tedavi edilebilir. Artık bir şeylerin değişmesi gerektiği aşikârdır. Kadınların korkmadan sokaklarda yürüyebildiği, kendilerini güvende hissettikleri bir Türkiye’yi inşa etme zamanı gelmiştir. Bu ancak tüm toplumun el birliğiyle kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için mücadele etmesiyle mümkündür. Kadınların hayatına, onurlarına, bedenlerine saygı gösterilmedikçe bu toplum gerçek anlamda özgürleşmeyecek ve daha sağlıklı bir şekilde var olamayacaktır. Bu sorunun çözülmesi, sadece kadının değil, tüm toplumun meselesidir. Çünkü kadına şiddet, bir insanlık suçudur ve bu suçun önlenmesi, toplumsal bir sorumluluktur. Toplumun her kesiminin bu suç karşısında durması, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için güçlü bir adım olacaktır. Dünyamızı aydınlatan tüm kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, şiddetin her türlüsünün son bulması temenni ediyorum.
Optisyen: Şahin SIMSIKI
Göz: Dünyaya Açılan Pencere
İnsan bedeni, mucizelerle dolu bir yapıdır. Ancak bu mucizeler içinde en etkileyici olanlardan biri de gözdür. Gözler, yalnızca dünyayı görmemizi sağlamaz; aynı zamanda duygularımızı, düşüncelerimizi ve hatta ruh halimizi yansıtır. Bu yüzden gözler için “dünyaya açılan pencere” ifadesi kullanılır.
Göz, ışığın kırılması, retina üzerine düşen görüntü ve beynin bu görüntüleri işlemesi gibi karmaşık bir süreçle çalışır. Ancak çoğumuz bu süreç üzerine düşünmeden yaşamımıza devam ederiz. Bir çiçeğin renklerini fark etmek, sevdiklerimizin yüz ifadelerini görmek ya da bir günbatımını izlemek… Tüm bunlar, gözümüzün bize sunduğu bir hediyedir. Ne yazık ki bu hediyenin kıymetini genellikle kaybetmeden anlamayız.
Modern yaşamın getirdiği ekran bağımlılığı, göz sağlığımızı tehdit eden en büyük unsurlardan biri hâline geldi. Bilgisayar, telefon ve televizyon ekranlarına uzun süre bakmak; göz kuruluğuna, bulanık görmeye ve yorgunluğa sebep olabilir. Göz sağlığını korumak için düzenli aralıklarla ekran molaları vermek, doğru ışıklandırma kullanmak ve yıllık göz muayenelerini ihmal etmemek büyük önem taşır.
Sigara kullanımı, sadece ciğerlerimizi değil, göz sağlığını da olumsuz etkileyen birçok zararlı etkiye sahiptir. İçerdiği toksik kimyasallar ve serbest radikaller, gözdeki dokulara zarar vererek çeşitli göz hastalıklarının oluşumuna yol açabilir.
Gelin hep beraber bu hastalıklara değinelim:
Gelin şimdi de göz sağlığımızı koruyacak bazı önemli detaylara değinelim:
7’şer gram ağırlığındaki bu küreler görmemizi sağlayan en değerli organlarımızdan birindir. Göz yorgunluğu, görme bozuklukları ve diğer göz hastalıkları, zamanında önlem alınmazsa yaşam kalitemizi ciddi şekilde etkileyebilir.
İşte göz ve görme sağlığımızı korumak için dikkat etmemiz gerekenler;
Ekran Süresini Sınırlamak
Günümüzde bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve televizyonlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Uzun süre izlemek göz ağrısına, kuru göz sorununa ve yeni gelişecek olan refraksiyon kusurlarına yol açabilirsiniz. Ekran süresini sınırlamak ve 20-20-20 kuralını uygulamak göz ve görme sağlığımızı olumlu yönde etkileyecektir. Her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca 20 feet uzaklığa (6 mt uzaklığa) odaklanın. Ekran başında geçirdiğiniz süreler uzun olacak ise meydana gelecek göz kuruluğunu en aza indirmek için göz hastalıkları uzmanı kontrolünde suni gözyaşı damlaları kullanmayı ihmal etmeyiniz.
Düzenli Göz Muayenesi Yaptırmak
Göz ve görme sağlığının korunmasının en önemli yollarından biri düzenli göz muayenesidir. Özellikle 40 yaşında sonra göz tansiyonu ve katarakt gibi yaşlanmaya bağlı olarak sık görülür. Çocuklarda ise erken tanı konulan sorunlar, gelecekte daha ciddi sonuçların önlenmesini sağlayacaktır.
Dengeli Beslenmek
Antioksidan açısından zengin bir diyet uygulayın. Yeşil yapraklı sebzeler, balık ve C, E vitamini açısından zengin gıdalar tüketmek göz sağlığını korumasına yardımcı olacaktır.
Gözlerinizi Zararlı Işınlardan Koruyun
Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için kaliteli bir güneş gözlüğü kullanın. UVA ve UVB korumalı gözlükler hem göz sağlığınızı hem de vücudunuzu korur. Ayrıca mavi ışık filtreli gözlükler, dijital ekranlardan gelen zararlı ışığı engellemeye yardımcı olarak göz ve görme sağlığınızı olumlu yönde etkileyecektir.
Göz Hijyenine Dikkat Edin
Gözlerinize dokunmadan önce ellerinizi mutlaka yıkayın. Kontak lens kullanıyorsanız, lenslerinizi uygun şekilde temizlediğinizden emin olun
Göz Egzersizleri Yapın
Göz kaslarını değiştirmek için basit egzersizler yapabilirsiniz. Örneğin, başınızı hareket ettirmeden yukarı, aşağı, sağa ve sola bakarak gözlerinizi çalıştırabilirsiniz. Bu egzersizler, göz kaslarınızın rahatlamasına yardımcı olur ve yine 20-20-20 kuralını uygulamayı unutmayın.
Unutmayınız ki siz ona bakmazsanız bir daha bakamayabilirsiniz.
Optisyen Şahin SIMSIKI
Bu bilimsel çalışmamda engin tecrübe ve tavsiyelerini biran olsun benden esirgemeyen, eğitim hayatımda yolumu aydınlatan, bana olan sonsuz inancından dolayı Aksaray Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekan Yardımcısı Sn. Doç. Dr. Atalay Mümin ÇETİN’e ve Üsküdar Üniversitesi Optisyenlik Programı Kurucusu Yrd. Doç. Dr. İbrahim ŞAHBAZ‘ a sonsuz şükran ve saygılarımı sunarım.
Saygıdeğer okurlar, kıymetli meslek büyüklerim, sevgili meslektaşlarım ve meslektaş adaylarım hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Konuşmama bu yıl 101. yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin kazanımlarından bahsederek başlamak istiyorum. Bulunduğumuz coğrafyada, özellikle Ortadoğu ülkelerinin yaşadığı sıkıntıların yönetim şekillerinden kaynaklandığını, büyük kaoslar yaşayan ülkelerin demokrasiyle yönetilmediğini düşündüğümüzde maalesef Cumhuriyetin bizlere kazandırdıklarının farkında değiliz. Henüz Ata’mızın söylediği gibi muasır medeniyetler seviyesine ulaşamasak da kendi yöneticilerimizi seçebiliyor, hak ve özgürlüklerimizi demokratik yollarla savunabiliyorsak bu, bizlere armağan edilen Cumhuriyetin sayesindedir. Bu noktada, “İyi ki Atatürk var ve iyi ki Cumhuriyet ilan edilmiş” diyoruz; aksi takdirde bizler de coğrafyamızdaki diğer ülkelere benzer kaderi yaşamaktan kaçınamazdık.
Biliyoruz ki Cumhuriyetimiz, Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere nice zorluklara göğüs gererek ve gerektiğinde canlarını feda ederek ilan edilmiştir. Bizler de her çağda, Cumhuriyetin değerini ve kazanımlarını, bu bilinçle yaşamayı, yaşatmayı ve yüceltmeyi görev edinmeliyiz. Bu noktada, sivil toplum kuruluşları, cumhuriyetin kazanımlarını ayakta tutan, yaşatan ve gelecek kuşaklara aktaran birer lokomotif konumundadır.
Parçası olduğum komisyon dolayısıyla değinmek istediğim en önemli husus tabii ki eğitim. Eğitim ve eğitime verilen önem, Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı Cumhuriyetimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında millet mektepleriyle başlayan eğitim seferberliği köy enstitüleriyle devam etmiş, kısa zamanda okur-yazar oranı fark edilebilir bir seviyeye gelmiş, toplumsal bir aydınlanma yaşanmıştır. Her ne kadar eğitime verilen değer, sonraki nesillere miras bırakılmaya çalışılsa da maalesef toplumumuz tarafından yeterince benimsenmemiştir.
Tarım toplumundan, hizmet toplumuna evrildiğimiz bu teknoloji çağında maalesef temel hak ve özgürlükler konusunda ciddi problemler yaşamaktayız. Son dönemde artarak devam eden kadın cinayetleri de bu problemlerin tezahürüdür. Yaşadığımız çağı “teknoloji ve aydınlanma çağı” olarak adlandırsak da halen bağnaz bir yaklaşımla kadınlarımızın ve çocuklarımızın vahşice öldürülüyor olması aslında toplum olarak eğitim seviyemizin yetersiz olduğunun göstergesidir.
Eşitlik, insan haklarına saygı ve kadın özgürlüğü gibi toplumsal konulara yeterli önemi göstermiyor olmakla birlikte maalesef Ata’mızın öngördüğü “aydın toplum” kavramının da çok gerisinde kaldık.
Yine son dönemde artan, hunharca işlenen çocuk cinayetleri de bağnazlığın ve eğitimsizliğin esir aldığı bir toplumun eseridir. Hayvan dostlarımıza yapılan insanlık dışı muameleler de yine aynı cehaletin mahsulüdür. Bu yüzyılda vatanımızda halen böyle insanlık dışı gündemlerin oluşması Ata’mızın bıraktığı mirasa karşı hepimizin ayıbıdır.
Tabii ki umutsuz değiliz, bizler sorunların farkında olan bireyler olarak neler yapmamız gerektiğinin de bilincindeyiz. Atılması gereken her adımda elimizi hatta gövdemizi taşın altına koymaya daima hazırız.
Eğitim; her alanda olduğu gibi bizim sektörümüzün de gelişmesi, doğru istikamete yönelmesi ve en önemlisi göz ve görme sağlığı açısından hayati öneme sahiptir. Bizler, optisyenler olarak işimizin sadece ticari yönüyle değil, etik olarak göz sağlığı yönüyle de samimi olarak ilgiliyiz. Taylan KÜÇÜKER hocamızın dediği gibi; optik sağlık gerici olan gözlüğü mal, optisyenlik müesseselerini ticarethane, gözlük kullanıcısın ise sadece müşteri olarak gören zihniyetle mesleğimizi sağlık mesleğine taşıyamayız.
Her zaman birlikte ve birlikle!
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın
Şahin SIMSIKI
Optisyen
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.